Boyun Fıtığı
Boyun ağrıları insanların 3’te 1’inin hayatlarının bir döneminde karşılaştıkları bir problemdir. Boyun ağrılarının bir kısmı boyun fıtığından kaynaklanabileceği gibi kötü duruş, uygunsuz yastık seçimi de ağrılara sebep olabilmektedir.
Omurgamız vücudumuzun ağırlığını taşıyan aynı zamanda beyinden çıkıp tüm vücuda giden sinirleri koruyan bir yapıdır. Omurgamızın boyun (servikal) kısmı 7 adet omur adı verilen ve birbiri üzerinde sıralı bir şekilde dizilen kemikten oluşur. Omurlar arasında disk adı verilen yastıkçıklar bulunmaktadır. Yine omurlar arasında faset denilen eklemler ve bunları sağlam bir şekilde tutan bağ dokusu mevcuttur.
Diskler içte jölemsi bir tabaka(Nukleus pulposus) ve bu jölemsi tabakayı saran kuvvetli bir banttan (annulus fibrozus) oluşmaktadır. Disklerin görevi üst taraftan gelen yükün emilerek eşit bir şekilde alt omura iletmek, ayrıca faset denilen eklemle birlikte omurun hareketini sağlamaktır. Dışta bulunan bu bant tabakasının herhangi bir nedenle zarar görmesi sonucu içte bulunan jölemsi kısım omurganın içinde bulunan ve vücudumuza dağılan sinirlerin olduğu bölgeye taşar. Bu şekilde hem sinirleri sıkıştırır, hem de jölemsi tabakanın kimyasal etkisiyle sinirler üzerinde tahriş edici etki gösterir. Açığa çıkan kimyasal maddelerin tahriş edici etkisi sayesinde boyun ağrısı olabilmekte, sinirlerin sıkışması sonucu da kollarda uyuşukluk, karıncalanma, güç kaybı meydana gelebilmektedir. Oluşan bu hastalık tablosuna “Boyun fıtığı” yani “servikal disk hernisi” adı verilir.
Ağır yük kaldırmak, uygunsuz bir pozisyonda sürekli çalışmak (örneğin masa başı işler) ve boyun veya başa darbe almak boyun fıtığının oluşmasında başlıca etkenlerdendir.
Hastalar bu ve benzeri şikayetlerle doktora başvurduklarında doktor öncelikle hastalığı öyküsünü alır, kollardaki kasların gücünü, duyusunu ve refleksleri içeren ayrıntılı fizik muayene yapar. Ardından hekimin uygun gördüğü radyolojik değerlendirmelerden röntgen (X-Ray), bilgisayarlı tomografi (BT) ve Manyetik rezonans (MR) tetkikleri yapılır. Röntgen (X-Ray) boyundaki kemik yapıları göstermekte, tomografi ise bu kemikleri daha ayrıntılı olarak incelemektedir. MR (manyetik rezonans) boyunda omurların arasında bulunan diskleri ve sinirleri detaylı bir şekilde göstermektedir. Boyun fıtıklarında en değerli bilgiyi bize MR vermektedir. Yine elektrofizyolojik tetkiklerden olan EMG sinirlerin nerede sıkıştığını bize gösterebilmektedir.
Boyun fıtığı tespit edilen hastalar fıtığın derecesine göre öncelikle ameliyat dışı yöntemler olarak adlandırılan konservatif yöntemlerle tedavi edilir. Bu yöntemler arasında ilaç tedavisi, kısa süreli kullanılabilecek boyunluk ve fizik tedavi yer almaktadır. İlaç tedavisinde amaç ağrıyı kesmek bu şekilde hayat kalitesini arttırmaktır. Boyunluk sadece doktorun uygun gördüğü kısa süreli kullanılabilir ve bu şekilde fıtık nedeniyle vücudun verdiği bir tepki olan boyun kaslarındaki kasılmalar yani spazmlar rahatlatılabilir. Boyunluğun uzun süreli kullanılması bu kasları zayıflatacağından faydadan ziyade zarara neden olmaktadır. Yine fizik tedavi boyun çevresindeki kasları ve dokuları güçlendirerek stabil bir omurgaya sahip olunmasını sağlar. Ayrıca boyunda fıtık bölgesine yapılan iğneler (Spinal enjeksiyonlar) de fıtığın neden olduğu kimyasal etkiyi azaltma amacıyla uygulanabilecek ameliyat dışı tedavi yöntemidir.
Ameliyat dışı tedavilerin yetersiz olduğu veya ciddi bir şekilde ellerde ve kollarda uyuşma, karıncalanma, güç kaybı şikayeti olan kişilerde cerrahi tedavi uygulanabilmektedir. Cerrahi tedavide omurilik kanalına taşan veya bu kanaldan çıkıp kollara giden sinirleri sıkıştıran disk materyali temizlenir. Daha sonra taşan ve çıkarılan diskin miktarına bağlı olarak büyük disklerde o bölgenin desteksiz kalmaması için diskin altındaki ve üstündeki iki omur birbirine tutturulabilir veya hareketin tekrar sağlanabilmesi amacıyla disk protezi konulabilir. Küçük disklerde herhangi ekstra bir şey yapmaya gerek olmayabilir. Bu cerrahi tedavi şekiller hastanın yaşı, fıtığın şekli ve yerine bağlı olarak değişebilmektedir. Hastalar ameliyattan sonra genellikle aynı gün taburcu olabilmekte ve sonrasında uygulanacak rehabilitasyon programı ile normal gündelik hayatına en kısa zamanda dönebilmesini sağlamaktadır.